Allâh-ü Te'âlâ' ya, kaza ve kadere inancımızın doğal bir sonucudur tevekkül.
Tevekkül, maddi ve manevi her türlü sebebe sarıldıktan sonra olayların sonucunu Yüce Allah’a bırakmaktır. Tevekkül, herhangi bir işin, dinen, örfen sebeplerine yapışarak gayret gösterip, neticeye ihlasla teslim olmaktır
Bu tanımda çalışıp didinmeden tembellik yaparak her şeyi Rabbimizinden beklemek yoktur.
Aksine üzerimize düşeni yaptıktan sonra Yüce Allah’a dayanmak ve işimizde O’nu vekil kılmak esastır.
Bu dayanma, başka çare kalmadığı, son çare olduğu için değil; Yüce Rabbimizin her şeye kadir olduğuna, bizim çabalarımızı karşılıksız bırakmayacağına inancımızdan dolayı olmalıdır.
Tıpkı gizlice yola çıkıp tüm tedbirleri alarak, farklı güzergâhlar takip ederek hicret yolculuğuna çıkan Hz. Peygamber’in Sevr mağarasında, müşriklerin eğildikleri takdirde göreceği kadar yakınlaştıklarında sevgili arkadaşı Ebû Bekir’e “Üzülme! Allah bizimle beraber.” (Tevbe, 9/40) sözleriyle ifade ettiği gibi.
Tevekkül, yapabileceklerimizi yaptığımız takdirde Allah’ın bizi mutlaka hayırlı bir sonuca ulaştıracağından emin olmak, gönül rahatlığıyla “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!” diyebilmektir.
Bir işe başladığın zaman, Allahü teâlâya tevekkül et, Ona güven! (Al-i imran 159)
Bilgisayarınızda Namaz Hocası kitabı bulunsun isterseniz, kitabı PDF olarak aşağıdan kolayca indirebilirsiniz